Her yıl düzenlenen TRT Geleceğin İletişimcileri Yarışmasına “Ev Hayat Dolu” kategorisinde katılan Belgin Çetin Hacıömerler Köyünde çektiği ‘’Virüsten Yoksun’’ adlı belgeselle ikincilik ödünü kazandı.

TRT, bu yıl 6’ncısını düzenlediği Geleceğin İletişimcileri Yarışmasında ilk kez pandemi sebebiyle “Ev Hayat Dolu” kategorisini açtı. Normalde eğitimi nedeniyle İstanbul’da yaşayan Belgin Çetin, korona virüs nedeniyle ailesinin yanına Hacıömerler Köyüne geldi. Bu süreçte TRT’nin yarışmasını takip eden Çetin, Çanakkale’nin Lapseki’ye bağlı Hacıömerler Köyü’nde tamamen ev koşullarında çektiği "Virüsten Yoksun" adlı belgeselle yarışmaya katılarak, ‘’Ev Hayat Dolu’’ kategorisinde 2’ncilik ödülüne layık görüldü. Belgin Çetin, 20 Kasım 2020 tarihinde TRT2 ekranlarında canlı yayınlanan törende ödülünü aldı.

20 Kasım’da TRT stüdyolarından ikincilik ödülüyle Hacıömerler Köyüne dönen Çetin, gazetemize hem yarışma sürecini hem de belgeseliyle anlatmak istediklerini paylaştı.

 Biraz eğitiminden bahseder misin, neden Radyo Sinema ve Televizyon bölümü seçtin?
-Ben lisede grafik ve fotoğraf okudum. Üniversitede Radyo TV ve Sinema bölümüne geçiş yaptım. Bu bölümü seçmemin nedeni ben zaten çocukluğumdan beri sürekli televizyon izliyordum ve arkasında olanlar her zaman ilgimi çekmişti.  Bu nedenle bu bölümden devam etmeyi istedim. Hayalimde olan bir bölümdü. Sonra da hayalimi gerçekleştirdim. Bu yıl da İletişim Fakültesi’nden mezun oldum.

TRT Geleceğin İletişimcileri Yarışması’na katılmaya ne zaman ve nasıl karar verdin?
-Yarışmayı takip ediyordum. Ben üniversite 3. Sınıftayken TRT’de staj yaptım. Geleceğin İletişimcileri Yarışmasında da stajyerlik yaptım. O zaman atmosferi gördüm, yapılan çalışmaları gördüm. Ben de ödül alanlarla aynı seviyede olduğumu düşünerek bir sonraki yıl ben neden ödül alamayayım ki dedim. Böyle bir belgesel çekerek yarışmaya katılmaya karar verdim.

TRT Geleceğin İletişimcileri Yarışması’nda bu yıl ilk kez ‘Ev Hayat Dolu’ kategorisini açtı. Her şey nasıl gelişti? Kategoriye nasıl karar verdin?
-Belgeselimde yeğenim Yusuf Eymen oynuyor. Öncelikle Yusuf Eymen annesi ve babası tarafından bize emanet edildi. Dedesi ve ninesine emanet edildi Çanakkale’de. Sonrasında bizim amacımız Eymen’in burada kalması ardından İstanbul’a dönmesiydi. Fakat şehirlerarası yasaklar çıkınca Eymen burada kaldı. Sonrasında zaman ilerledikçe Eymen’in doğayla tanışırken yaşadığı heyecanı gördüm. Gözlerinin içi gülüyordu. Ben bunları neden belgelemiyorum. Neden kayıt altına alarak belgesel oluşturmuyorum diye düşündüm.  Ardından çekimlere başladık.  Çekimleri tek bir kameramla, mikrofonum yoktu ve telefon yardımıyla hallettim. Tek bir kamera, tripod ve kamerayla bir belgeseli çıkarttık. Görüntüler şöyle; kurgu değil hiçbiri. Anca Eymen yürü şeklinde birkaç görüntü vardı.  Onun dışında hepsi tamamen Eymen’in doğal heyecanı verdiği doğal tepkiler. O şekilde böyle bir belgesel oldu. Doğal olduğu için samimi oldu diye düşünüyorum.

Çekimleri yaptın sonra kurgu gibi birçok iş var, iş burada bitmiyor. O süreç nasıl geçti?
-Eymen zaten kurgu sürecinde olsun çekim sürecinde olsun sürekli yanımdaydı. Beğenmediği görüntüleri kullanmıyorduk. İlk yaptım yavaş yavaş bir anda olacak bir şey değil tabi ki… Belgesel kabasını yapıp hocam Nimet Ersan, buradan çok teşekkür ediyorum. Ona danıştım, onun yorumlarını aldım. Sonrasında aileme sordum. Bu şekilde yavaş yavaş ilerleyerek, önce kabasını yaptım, ses kurgusu, görüntü kurgusu derken bu şekilde son halini aldı.

Neyi göstermek istedin çekimleri yaparken insanlara vermek istediğin mesaj tam olarak neydi?
-Bu belgeselde asıl mesaj şu; Eymen’in metropolden kırsal alana gelerek doğayla tanışma fırsatı yakalamasını ele alıyor. Kötü olarak gördüğümüz şeyler neden olumlu olması gibi bir mesajı var aslında. Hatta Birol Güven bunu çok güzel açıklamıştı. Bir gün önce Birol Güven bizim eserlerimizi yorumladı.  ‘’Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?’’  şeklinde açıklamıştı. İşte tam olarak mesaj bu. 

Çekim biti, kurgu bitti belgesel son halini buldu. Asıl heyecan sonuçlarda. Nasıl öğrendin yarışma sonucunu, ikinci olduğunu öğrendiğinde ne hissettin?
-Jüri üyelerimiz zaten alanında çok uzman kişiler. Onların değerlendirmeleri benim için çok önemliydi. Tabi aslında ben ilk 3’e gireceğimi tahmin ediyordum. Hatta biraz mütevazilik olmayacak ama birincilik bekliyordum. Hatta biraz ikinci olduğum için üzüldüm diyebilirim. Ama ikincilik kısmetmiş bunun içinde mutluyuz şu an sıkıntı yok.
Ben ödül töreninden bir gün önce öğrendim ilk 3’e girdiğimi kesin olarak. Şöyle oldu; öncelikle ilk 10 açıklandı. İlk 10 açıklandığında listede ben de vardım. Bu ilk mutluluğumuz oldu. Sonrasında ilk 5 belli oldu. Bizi telefonla aradılar. İlk beştesiniz şeklinde. 20 Kasım’da bir ödül törenimiz olacak şeklinde bir telefon geldi. Ben çok mutlu oldum. Ama hala ilk 3’te olup olmadığım belli değildi. İlk 5’te olduğum kesindi ama ilk 3’te olduğum hala yüzde yüz belli değildi.  Sonra prova günü yetkililere sordum. ’Biz geldik ama virüste var. Kesin ilk 3te miyiz? Çünkü bize telefonda ilk 5’te dendi’ dedim. Heyecanı arttırmak için öyle söylemişler. Prova gününe kadar yani bir gün öncesine kadar ben ilk 3’te olduğumu bilmiyordum. Sonrasında ailemle Eymen’le hocalarımla paylaştım onlar da çok mutlu oldular.

20 Kasım’da ki ödül töreni nasıl geçti pandemi sürecinde?
-Bir gün önce provalar oldu. Şehir dışından gelenleri TRT çok güzel ağırladı. Sonrasında 20 Kasım günü ödül töreni gerçekleşti. Çok sınırlı kişi oluyordu stüdyoda tedbirler hiçbir zaman elden bırakılmıyor elbette. Benim staj yaptığım önceki Geleceğin İletişimcileri ödül töreninde gayet müthiş bir atmosfer vardı. Ödül alacak insanların yakınları vardı. Oyuncular yine aynı heyecanı paylaşmak için stüdyoya geliyorlardı, onları destekliyordu ama bu yıl bizim maalesef şansımıza tamamen tek başımıza gitmek zorunda kaldık. Ama yine de gayet keyifliydi. Gayet heyecanlıydı. Biz de arkadan izledik diğer ödül alan arkadaşları. Hepsini de tebrik ederim buradan.

Ödülünü aldın geldin Çanakkale’ye. Burada köy sakini nasıl karşıladı seni?
-Tabi karşılaştığım insanlar beni tebrik ediyor. Köyümüz için de çok güzel oldu. Köyümüzü bir anlamda tanıtmış olduğumu söylüyorlar. Onlar da çok mutlu aldığım dereceden.

Aldığın eğitimin bir yansımasıydı bu ödül belki de. Bundan sonra kendine nasıl bir yol çizeceksin?
-Ben bu alanda kendimi metin yazarlığında geliştirdim. Şu an için tam zamanlı bir iş korona virüs sebebiyle bulamadım herkesin işten çıkarılma durumun olurken. Henüz bulmadım ama freelance işlerim oluyor. O şekilde metin yazarlığı işleri alıyorum. Bu konuda iyi olduğum söyleniyor. Ben kendime güveniyorum bu alanda. Yani metin yazarlığından devam etmeyi düşünüyorum. Kendimi geliştiriyorum.

Sadece metin yazarlığı üzerinde mi gideceksin? Bu bundan sonra seni belgesel yarışmalarında göremeyeceğimiz anlamına mı geliyor?
-Ben bu yıl mezun olduğum için öğrenci kategorisinde olan yarışmalara başvurmam mümkün değil. Ben artık mezun olduğum için profesyonel anlamda olan yarışmalara katılmam mümkün. Tabi ki boş zamanım olursa veya eğer aklıma çok güzel bir fikir gelirse çekip katılmam neden olmasın.

Son olarak söylemek istediklerin var mı?
-İletişim fakültesinde okuyan arkadaşlarım varsa eğer mutlaka yarışmaya katılarak kendilerini değerlendirmelerini tavsiye ederim.

Tuğba Kulasoy